Üniversitemiz Kültür,
Ahlak ve Medeniyet Topluluğu tarafından Prof. Dr. Halis Aydemir’in konuşmacı
olarak katıldığı “Fütüvvet Şuuru: Kimlik, Sorumluluk, Diriliş” konulu söyleşi
düzenlendi. Merkezi Derslik Z-03 Salonu’nda gerçekleştirilen programa akademik,
idari personelimiz ile çok sayıda öğrencimiz ve katılımcı katıldı.

Kırıkkale Nur Camii
imamı Murathan Önder’in Kur’an-ı Kerim tilaveti ile başlayan etkinlik Prof. Dr.
Halis Aydemir’in söyleşisi ile devam etti.

Prof. Dr. Halis
Aydemir, “Fütüvvet Şuuru: Kimlik, Sorumluluk, Diriliş” konulu sunumunu
dinleyenlerle paylaştı. Fütüvvet geleneğinin tarihsel arka planını, günümüz
gençliğine yansımalarını ve modern çağda kimlik inşasının yönelimlerini ele
alan Prof. Dr. Halis Aydemir, “Bebeklerin, ilk zamanlar kişilikleri kapalı
olur; tıpkı kedilerin daha yeni açılacak olan gözleri gibi. Çocuğun özü,
benliği, iradesi, tercihleri, davranışları, yaklaşım tarzı henüz belirmez.
Hepsi kapalıdır. Ben bunu hep bir kurşun kaleme benzetirim: Kalemtıraşla
açmadığımız hâli vardır ya… Henüz ucunu bile görmezsiniz. Ama bilirsiniz ki
zamanla açılacak, içindeki kurşun ortaya çıkacak. O kalemle yazacaksın,
bitireceksin, sonra yeniden açacaksın. Tıpkı ömür gibi…İnsanın bebeklik ve
çocukluk dönemleri de böyledir. Belki 10 yaşına kadar bu kapalı dönem devam
eder. Ama sonra 10 ile 20 yaş arasında başka bir şey olur. Genç bir adam, genç
bir kız doğar. Yeni bir insan doğar ve o yeni insan artık düne kadar ailesiyle
paylaştığı kontrol alanını devralmak ister. ‘Artık bana devredin,’ der. ‘Bundan
sonrasını ben süreyim.’ İşte o noktadan sonra karşımızda bir birey vardır ve bu
durum, garip, istenmedik veya talihsiz bir süreç değildir; tam tersine,
yaratıcı bunu insanın doğasına bilerek yerleştirmiştir. Biz ergenlik dediğimiz
bu dönemi aslında insanın ikinci doğumu olarak görebiliriz. Çünkü kişi bu
dönemde şahsiyetini oluşturmaya başlar. Allah, bunu özellikle böyle istemiştir
ki hiçbir kul mahşerde ‘Benim iradem yoktu, büyüklerim ne söylediyse onu yaptım,
başka çarem yoktu,’ diyemesin. Evet, çocukluk döneminde ailelerin
şekillendirici etkisi vardır; bunu inkâr etmiyoruz. Ama ikinci doğum
başladıktan sonra insan artık o kalıpları yeniden gözden geçirebilir. Kur’an’da
bize bir genç adamdan bahsedilir: Hz. İbrahim. Genç yaşta uyanışıyla birlikte
toplumun kendisine sunduğu hazır değer setini başta inanç olmak üzere kendi
aklıyla ele almıştır. Bu iyi bir şey midir? Evet. Allah bunu beğenmiştir. Çünkü
insanın bu ikinci doğumu, yaratılışın doğal parçasıdır. Ancak biz aileler bu
süreci her zaman hoş karşılamayız. Çünkü önce çocuk bizimle arasına mesafe
koymaya başlar. Kendi mahremiyetini, kişilik alanını oluşturmak ister. ‘Biraz
uzak durun’ der; ‘Bana biraz alan açın. Kendi kararlarımı vereyim,
düşüncelerimi, irademi ortaya koyayım.’ Ve bu aslında insanın gerçek doğumudur.
Kişinin kendi varlığının, kendi iradesinin ortaya çıkmasıdır. Fütüvvet
dediğimiz kavramın uç noktaları vardır: Cesaret, kahramanlık, gözü peklik,
nezaket… Ama bunlar meyvesidir. Merkezine indiğimizde orada tek bir şey
görürüz: İrade. Kişinin kendi iradesine sahip çıkması…Kararlılık, özgüven,
cesaret…Ve hepsinin özünde şu cümle: ‘Ben varım.’ diyen biri vardır artık.
Bunun başlangıcı bazen agresif olur, tepkisel olur, yanlış olur. Ama hepsinin
altında tek bir talep vardır: Kabul görmek.” şeklinde konuştu.


Program soru-cevap
bölümüyle devam etti.
Söyleşi, topluluk
temsilcilerinin Prof. Dr. Halis Aydemir’e teşekkür takdimi ile son buldu.
